Hakkımda

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
ADANA, kardeşliktir “bize gidelim”dir , “bizde yiyelim”dir , “bizde kalalım”dır… “Bende para var oğlum sen gel”dir.. Beraber dayak yiyip… …kahkahalarla seneler boyu hatırlamaktır..

30 Eylül 2016 Cuma

KADİRLİ'NİN KIRMIZI ALTINI

KADİRLİ TURPU'NUN FAYDALARI Anavatanı Akdeniz Bölgesi olan turpun bilinen on türü mevcuttur. Bileşiminde C,B1,B2 vitaminleri kükürtlüallyl, şekerler, nişasta,l izasım, hardal yağı, askorbik asid vb. pek çok madde ihtiva eden turp bir şifa kaynağıdır. Öksürük, boğmaca, bronşite ballı turp suyu, eklem yerleri iltihabına çiğnenerek yenirse iyi gelir. Antibiyotik özelliği ile yaraları iyileştirir. İştah açar, hazmı kolaylaştırır, vücudu ve karaciğeri kuvvetlendirir. Safra ve idrar söktürücüdür. Siyah turp rendelenip suyla bekletilip balla karıştırılarak sabahları aç karnına 15 gün içilirse böbrek taşlarını söker. Turpun tohumu, yaprağı ve kendisi hepsi ayrı ayrı birer şifadır. Hiçbir yan tesiri yoktur. Midesi rahatsız olanlarda yanma, geğirme ve gaz yapar. İnsan sağlığı yönünden saydığımız pek çok faydası yanında Kadirli ekonomisindeki yeri de büyüktür.35 bin dekar alana ekiminden, sökülüp, temizlenip yıkanarak, torbalanmasına ve yurt geneline sevkine kadar geçen aşamalarda beş bin kişiye iş dolayısıyla en az otuz bin kişiye ekmek kapısı olur. Yılda ortalama olarak 15 milyon YTL Kadirli’ ye gelir sağlar. Kadirli’nin bacasız sanayisidir. Türkiye’ de tüketilen kırmızı turpun % 70’ i Kadirli’ de üretilir. Son yıllarda kırmızı turpun yanı sıra siyah ve beyaz turp da (Japon turpu) ilçemizde yetiştirilmeye başlanılmıştır. Bu festivalin yapılış amaçlarından en önemlisi Kadirli Turpunu Türkiye’ ye tanıtmak ve tescilini yapmaktır. Ayrıca bağrında pek çok medeniyetleri barındıran Kadirli’ yi tarihi ve turistik yönden tanıtmaktır.
Yine Kadirli'de üretilen turp Türkiye'nin %70 ihtiyacını karşılamaktadır.

29 Eylül 2016 Perşembe

ADANA'NIN GÖLLERİ

ADANA'DA BULUNAN BARAJ GÖLLERİ Adana baraj ve gölleriyle zengin bir ilimizdir. Seyhan baraj gölü, Çatalan baraj gölü ve Akyatan başlıca gölleridir.
SEYHAN BARAJI, eski Adana`nın 15 km yukarısında 850.000 dönüm araziyi ve Adana`yı Seyhan Nehri`nin sebep olabileceği su baskınından kurtarmak amacı ile yapılan toprak dolgu tipi barajdır. 8 Nisan 1956`da hizmete açılmıştır. 974 günde tamamlanmıştır. Maliyeti 25 milyon dolardır. 1 milyon 440 bin dönüm arazi sulanabilmektedir. 18 bin kilovatlık üç üniteye sahiptir. (Bir tanesi yedek) Gövde hacmi 7, 50 hm3 olup yüksekliği (talvegden) 53, 20 metredir. Normal su kotunda göl hacmi 659 hm3 olup sulama alanı 174.086 ha`dır. Hidroelktrik santralı, 59 MW güç ile, yılda toplam 350 GW enerji üretir. Seyhan Barajı 2006 yılından itibaren Türkiye Offshore Şampiyona`sının da bir ayağına ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Seyhan Baraj Gölü`nde bugüne kadar gerçekleştirilen en kapsamlı organizasyon olan Türkiye Offshore Şampiyonası 3-4 Haziran 2006 tarihlerinde yapılmıştır.
ÇATALAN BARAJ GÖLÜ, Adana'da, Seyhan Nehri üzerinde, enerji ve taşkın kontrolü amacıyla 1982-1997 yılları arasında inşa edilmiş bir barajdır. Toprak gövde dolgu tipi olan barajın gövde hacmi 14.500.000 m3, akarsu yatağından yüksekliği 70, 00 m., normal su kotunda göl hacmi 2126, 33 hm3, normal su kotunda göl alanı 81, 86 km2'dir. Baraj 169 MW güç ile yıllık 596 GWh'lik enerji üretmektedir.
KOZAN BARAJ GÖLÜ,Yapımına 1967’de başlanan Kozan barajı 1972 yılında tamamlanmıştır. Sulama amacıyla kaya gövde dolgu tipi ile inşa edilen Kozan barajı, normal su kotunda 648 km²'lik bir alanı kaplamaktadır. Göl hacmi ise 170,36 hm³'tür. Yaklaşık 79 m yüksekliğe sahip baraj gölü Kilgen akarsuyu üzerine kurulmuştur.
AKYATAN GÖLÜ,Göl Adana ilinin Karataş ilçesi sınırlarında yer alır. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin oluşturduğu Çukurova delta ovasında yer alan ülkemizin en büyük lagün (denizkulağı) gölüdür. Delta alanlarının deniz kıyısına yakın alanlarda göller, bataklıklar ve lagünler oluşur. Lagün alanı 14,000 ha (harita üzerinde ölçülen alan), en derin yeri 4 metre, uzunluğu 17 km, genişliği 4 kmdir. Deniz ile arasında kum tepecikleri vardır, bunların yüksekliği yer yer 20 m yi bulmaktadır. Denizle bağlantısını oluşturan kanalın uzunluğu 2 km dir. Fazla suları ise Akdeniz'e boşalır. Göl seviyesi denize yakınlığa ve mevsime göre değişse de göl suları tuzludur. Gölde dalyan balıkçılığı, kuş gözlemi, balık tutma ve avlanma gibi faaliyetler yapılmaktadır.

KULAKTAN KULAGA DOLAŞAN ADANA EFSANELERİ

LOKMAN HEKİM EFSANESİ
Lokman Hekim bütün doktorların üstadıdır. Söylentilere göre, bütün otların, çiçeklerin dilinden anlayan Lokman Hekim bu bitkilerden türlü ilaçlar yaparmış. Her çiçek, her ot dile gelir, Lokman’a hangi hastalığı iyi edeceğini söylermiş. Bütün dünyayı dolaşan Lokman Hekim, Çukurova’nın bereketli topraklarında her şeyin yetiştiğini görünce, Misis şehrine yerleşmiş. Her derde deva olan Lokman Hekim, çevresindeki hastaları iyi etmiş. Hastalıksız sapa sağlam yaşamaya başlayan insanlar Lokman’a gelerek ölümsüzlüğe de bir çare bulmasını istemişler. Lokman Hekim de ölümsüzlüğe çare olacak bitkiyi bulmak için Çukurova’yı adım adım dolaşmaya başlamış. Bir çınarın altında uyurken bir ses duymuş. “Lokman, bunca zamandır araman-taraman bitsin, ben ölümün ilacıyım. Bundan böyle insanlara da, hayvanlara da ölüm yok”demiş. Kendisine seslenen otun yanı başına koşan Lokman Hekim, ilacın nasıl yapılacağını da öğrenmiş, bir deftere yazmış. Otu da kopararak, Misis'e doğru yola koyulmuş... Misis’e varırken, Ceyhan nehri üzerindeki Misis Köprüsü'nde duraksamış. Defteri de elindeymiş. Defterine yazdıklarına bakarak ilacı yapmaya koyulmuş. Tam yapıp bitireceği sırada, aniden esen rüzgar defteri de, otu da uçurarak suya düşürmüş. Efsane bu ya; Lokman Hekim de bu yüzden ölüme çare olacak ilacı bir daha bulamamış. Otlar da o tarihten sonra kendisine yüz çevirmişler. Bir daha onunla hiç konuşmamışlar.

KULAKTAN KULAGA DOLAŞAN ADANA EFSANELERİ

ŞAHMERAN EFSANESİ
Adana’da halk arasında "Misis yılanla, Ceyhan yelle, Adana selle gidecektir" diye bir söylenti vardır. Adana-Ceyhan arasındaki Yılankale’nin adı da "Şahmaran Efsanesi"ne karışmıştır. Bir söylenti şöyledir: Yılankale’de çok yılan yaşarmış. Yılanlar sütle beslenirmiş. Günün birinde sütsüz kalacaklar ve kaleden çıkıp Misis’e inerek orada yaşayanları sokarak, öldüreceklermiş. Diğer bir söylenti de şöyledir: Çevrede yaşayan beylerden biri çaresiz bir derde tutulmuş ve yapılan ilaçlar hiç fayda etmez olmuş. Bir doktor, beyi iyi edecekolan şeyin "yılanların padişahı" Şahmaran’ın gözleri olduğunu söylemiş. Ama kimse Şahmaran’ı bulamamış. Yılanların padişahı Şahmaran, bir zaman insanoğullarından birine büyük bir iyilikte bulunarak, onu yılanların sokup öldürmesinden kurtarmış. Şahmaran’ın saklandığı yeri bilen de sadece o kimseymiş. Bu insanoğlu, beyin vereceği ödülü kazanmak için Şahmaran’ı yakalamaya karar vermiş. Bu arada Şahmaran çok güzel bir kıza aşık olmuş. Bu kızı daha iyi görebilmek için kızın gittiği hamamın tepesine çıkmış ve oradan kayıp hamamın ortasına düşmüş. İşte onu takip eden ve onu bilen insanoğlu Şahmaran’ı bu hamamda öldürüp, gözlerini götürmüş. Efsane bu ya; Şahmaran'ın gözleri yiyen bey de iyi olmuş.

28 Eylül 2016 Çarşamba

KULAKTAN KULAGA DOLAŞAN ADANA EFSANELERİ Tarih boyunca bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış Çukurova yöresi, bağrında gelişen kültür zenginliği ile eşsiz bir değere sahiptir. Yörede hüküm sürmüş medeniyetlerin çeşitliliği; bölgeye hakim olma arzusu kadar, ona hakim olanların "kaybetme" korkusu; bir çok efsanenin doğuşuna da ilham kaynağı olmuştur. Asırlardır kulaktan kulağa dolaşan efanelerin de etkisiyle, Adana yöresinde söylenegelen bir deyiş vardır: "Misis yılanla, Ceyhan yelle, Adana selle gidecek..."
Anavarza Efsanesi: Vaktiyle Anavarza yiğit insanların, güzel kızların yaşadığı büyük bir şehirmiş. Kent ve kale dıştan gelecek tehlikeye karşı koyabilecek durumdaymış. O zamanlarda şehirde yaşayan taş ustaları taştan oymalarla evleri, meydanlarısüsler, insana şaşkınlık verecek hayranlık uyandıracak eserleri yaratırlarmış. Gündüzleri halk, kentten çıkar, tarlada bayırda işini görür, akşam olduğunda kente geri dönermiş. Kentin dışı derin hendeklerle ve yüksek duvarlarla çevriliymiş. Kentin kapısındaki asma köprüden başka içeri girebilecek hiçbir yer yokmuş. Halk bu güzel kentte huzur içinde yaşarmış. Akşamları her ev kahkahayla dolarmış, ağıtlar şarkı diye söylenirmiş.Halk mutluymuş, günler böyle gelir geçermiş. Anavarza Kralı’nın (Aya sen doğma, ben doğayim) diyen dünya güzeli bir kızı varmış. Bu kız akıllı mı akıllı, güzel mi güzelmiş. Gel gör ki, günlerden birgün işte bu kız yüzünden kentin huzuru kaçmış, Kralın o gülen yüzü kızarmış, kaşları çatılmış. Bir gün Sis Kralının elçisi, Anavarza Kralına gelmiş -Ulu Sis Kralı adına yüce Anavarza Kralına saygılarımı sunarım, demiş, Kralı: -Söyle bakalım ne diler kralın bizden? Deyince de elçi: -Kralım kızınızı oğluna ister. -Yaa, öyle mi? -Evet yüce kralım. -Ya istediğini kabul etmezsem? -Ulu kralım bunu da düşünmüştür. Kızınızı oğluna vermezseniz, Krallığınıza savaş açacağını bildirmekle de görevli bulunuyorum. -Savaş diler demek? -Hayır... Ama... -Sis Kralına söyle, bu işi düşünmemiz gerekir. Anavarza Kralı işte böyle demiş. Dert geldi mi üst üste gelirmiş. Sis Kralı’nın elçisi gidince bu defa Misis Kralı’nın elçisi kapıya dayanmış. O da kızı Misis Kralı’nın oğluna istemeye gelmiş. O da aynı istek ve tehtitlerde bulunmuş. Anavarza Kralı, çok halim – selim, iyi yürekli bir insanmış. Ne yapacağına kırmızı verememiş, dalmış kara düşüncelere. Durum çok çetin. Kızını bu krallardın hangisinin oğluna verse diğeri yine kendi halkına savaş açacak. Belki de ülkesi elden gidecek. Hiçbirine vermezse bu defa iki ülke halkı ile savaşmak zorunda kalınacak diye düşünüp durmuş. Kız babasının haline çok üzülmüş, yüreğinden vurulmuş babasına: -Olur mu Kral babam. Ben senin kızın değil miyim? Bana derdini niçin açmazsın? Diye kahırlanmış. Kral: -Kızım, güvercen topuklu yavrum demiş. Çok haklısın. Bilmem ki ne etsem. Sis Kralı elçi göndermiş, oğluna seni ister. Misis Kralı’ da elçi göndermiş. O da oğluna seni ister.Vermezsem savaş açılacak, hangisine peki desem yine de olacağı bu. Ne yapmalı bilemedim demiş. Kız gülmüş: -Ondan kolay ne var? -Şeytan bile çözemez bu düğümü kızım, demiş kral. Kız: -Hayır kral babam; Bundan kolay bir şey yok. Dersen ki onlara, ben kızım veririm, Veririrm ama, bir şartım var. Anavarza’nın suyu az. Buraya bol suyu önce kim getirirse, onun oğluna kızımı veririm. Onlara öyle söyleyin siz. Gerisine karışmayın. -Bak işte bunu hiç düşünmemiştim. O zaman savaşsız çözeriz bu işi. -Elbette babacığım. Halkımız rahat, huzur içinde yaşıyor. Onların benim yüzümden acılara katlanmalarını, ölmelerini istemem hiç, demiş. -Böylece aradan günler geçmiş her iki kralın elçileri, Anavarza kralı’nın kararını öğrenmek üzere Anavarza’ya gelmişler. Kral onlara kızının öğrettiğini söylemiş. -Anavarza’ya bol suyu ilk getireninin oğluna kızımı vereceğim. Kararımı krallarınıza böyle iletiniz. Elçiler bu kararı hemen kendi krallarına iletmişler. Bunun üzerine, Sis Kralı yukarıdan, Misis Kralı aşağıdan başlamışlar su yolunu yapmaya, Sis Kralı su yolunu yontma taşlardan, çok güzel, sağlam biçimde yaptırmaya uğraşırmış.Bu yüzden işi gecikirmiş.Misis Kralı da kerpiçten yaparmış su yolunu. Bu yüzden Misis’lilerin su yolu çabuk ilerlemiş. Günler geçmiş, yollar ilerlemiş, sonunda aşağıdan Misis’lilerin su yolu görünmüş. Sis’lilerden bir haber yok. Misis’lilerin su yolunun kente yaklaşmakta olduğunu gören kızı almış bir üzüntü. Meğer içten içe yiğitliğini duyduğu Sis Kralı’nın oğlunu seviyormuş. Ona adamlar göndermiş ve; İyiye kötüye bakma. Elini çabuk tut demiş. Ama taş yol bu. Peynir değil ki doğrana, çamur değil ki sıvana. Sonunda Misis’lilerin yolu bitmiş. Su gelmiş kentin kapısına dayanmış. Dayanmış dayanmasına ama, kız buna dayanamamış. Kaldırmış kendisini kayalıklardan aşağıya atmış. Derler ki Anavarza o günden sonra bir daha şenlik nedir bilmemiş. Kentin evlerinden neşe dolu kahkahalar yükselmemiş.
DÜNYA BİR MUTFAKSA BAŞKENTİ ADANA'DIR Damak zevkinin doruklarına çıkartan Adana mutfağı Adana Denilince İlk akla gelen KEBAP

Pozantı Belemedik Yaylası

ADANA Belemedik, Pozantı Belemedik yaylası Adana dan çıkıldığında karayoluyla 110 kilometre, demiryoluyla 77 kilometre mesafede ve Pozantıya 9 kilometre uzaklıktadır. Çakıt çayı yakınlarında kurulmuş olan yayla 2 kilometre genişliğinde 3 kilometre uzunluğundadır. Yayla içerisinde asfalt yol yoktur. Eski evler terket edilmiştir. İnşaat yasağı olan yaylada izne bağlı ahşap evler yapılmaktadır. Yaylada yabani hayvanlara rastlamak mümkündür, yaban domuzu, kaban keçileri ve yırtıcı kuşlara rastlanabilinir. Belemedik yaylasında kamp kurulabilr ancak ihtiyaçlarınızı yanınızda getirmeniz gerekecek, çünkü genel ihtiyaçları temin edilebilecek bir yer bulunmamaktadır. Yaylada yaşayan halk çok misafirperverdir. Herhangi bir eve girdiğinizde sizleri çekinmeden misafir edeceklerdir. Sizlerde doğa fotoğrafları çekmek, keşfedilmeyen yerleri keşfetmek istiyorsanız Belemedik yaylası tam size göre.