Hakkımda

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
ADANA, kardeşliktir “bize gidelim”dir , “bizde yiyelim”dir , “bizde kalalım”dır… “Bende para var oğlum sen gel”dir.. Beraber dayak yiyip… …kahkahalarla seneler boyu hatırlamaktır..

28 Eylül 2016 Çarşamba

KULAKTAN KULAGA DOLAŞAN ADANA EFSANELERİ Tarih boyunca bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış Çukurova yöresi, bağrında gelişen kültür zenginliği ile eşsiz bir değere sahiptir. Yörede hüküm sürmüş medeniyetlerin çeşitliliği; bölgeye hakim olma arzusu kadar, ona hakim olanların "kaybetme" korkusu; bir çok efsanenin doğuşuna da ilham kaynağı olmuştur. Asırlardır kulaktan kulağa dolaşan efanelerin de etkisiyle, Adana yöresinde söylenegelen bir deyiş vardır: "Misis yılanla, Ceyhan yelle, Adana selle gidecek..."
Anavarza Efsanesi: Vaktiyle Anavarza yiğit insanların, güzel kızların yaşadığı büyük bir şehirmiş. Kent ve kale dıştan gelecek tehlikeye karşı koyabilecek durumdaymış. O zamanlarda şehirde yaşayan taş ustaları taştan oymalarla evleri, meydanlarısüsler, insana şaşkınlık verecek hayranlık uyandıracak eserleri yaratırlarmış. Gündüzleri halk, kentten çıkar, tarlada bayırda işini görür, akşam olduğunda kente geri dönermiş. Kentin dışı derin hendeklerle ve yüksek duvarlarla çevriliymiş. Kentin kapısındaki asma köprüden başka içeri girebilecek hiçbir yer yokmuş. Halk bu güzel kentte huzur içinde yaşarmış. Akşamları her ev kahkahayla dolarmış, ağıtlar şarkı diye söylenirmiş.Halk mutluymuş, günler böyle gelir geçermiş. Anavarza Kralı’nın (Aya sen doğma, ben doğayim) diyen dünya güzeli bir kızı varmış. Bu kız akıllı mı akıllı, güzel mi güzelmiş. Gel gör ki, günlerden birgün işte bu kız yüzünden kentin huzuru kaçmış, Kralın o gülen yüzü kızarmış, kaşları çatılmış. Bir gün Sis Kralının elçisi, Anavarza Kralına gelmiş -Ulu Sis Kralı adına yüce Anavarza Kralına saygılarımı sunarım, demiş, Kralı: -Söyle bakalım ne diler kralın bizden? Deyince de elçi: -Kralım kızınızı oğluna ister. -Yaa, öyle mi? -Evet yüce kralım. -Ya istediğini kabul etmezsem? -Ulu kralım bunu da düşünmüştür. Kızınızı oğluna vermezseniz, Krallığınıza savaş açacağını bildirmekle de görevli bulunuyorum. -Savaş diler demek? -Hayır... Ama... -Sis Kralına söyle, bu işi düşünmemiz gerekir. Anavarza Kralı işte böyle demiş. Dert geldi mi üst üste gelirmiş. Sis Kralı’nın elçisi gidince bu defa Misis Kralı’nın elçisi kapıya dayanmış. O da kızı Misis Kralı’nın oğluna istemeye gelmiş. O da aynı istek ve tehtitlerde bulunmuş. Anavarza Kralı, çok halim – selim, iyi yürekli bir insanmış. Ne yapacağına kırmızı verememiş, dalmış kara düşüncelere. Durum çok çetin. Kızını bu krallardın hangisinin oğluna verse diğeri yine kendi halkına savaş açacak. Belki de ülkesi elden gidecek. Hiçbirine vermezse bu defa iki ülke halkı ile savaşmak zorunda kalınacak diye düşünüp durmuş. Kız babasının haline çok üzülmüş, yüreğinden vurulmuş babasına: -Olur mu Kral babam. Ben senin kızın değil miyim? Bana derdini niçin açmazsın? Diye kahırlanmış. Kral: -Kızım, güvercen topuklu yavrum demiş. Çok haklısın. Bilmem ki ne etsem. Sis Kralı elçi göndermiş, oğluna seni ister. Misis Kralı’ da elçi göndermiş. O da oğluna seni ister.Vermezsem savaş açılacak, hangisine peki desem yine de olacağı bu. Ne yapmalı bilemedim demiş. Kız gülmüş: -Ondan kolay ne var? -Şeytan bile çözemez bu düğümü kızım, demiş kral. Kız: -Hayır kral babam; Bundan kolay bir şey yok. Dersen ki onlara, ben kızım veririm, Veririrm ama, bir şartım var. Anavarza’nın suyu az. Buraya bol suyu önce kim getirirse, onun oğluna kızımı veririm. Onlara öyle söyleyin siz. Gerisine karışmayın. -Bak işte bunu hiç düşünmemiştim. O zaman savaşsız çözeriz bu işi. -Elbette babacığım. Halkımız rahat, huzur içinde yaşıyor. Onların benim yüzümden acılara katlanmalarını, ölmelerini istemem hiç, demiş. -Böylece aradan günler geçmiş her iki kralın elçileri, Anavarza kralı’nın kararını öğrenmek üzere Anavarza’ya gelmişler. Kral onlara kızının öğrettiğini söylemiş. -Anavarza’ya bol suyu ilk getireninin oğluna kızımı vereceğim. Kararımı krallarınıza böyle iletiniz. Elçiler bu kararı hemen kendi krallarına iletmişler. Bunun üzerine, Sis Kralı yukarıdan, Misis Kralı aşağıdan başlamışlar su yolunu yapmaya, Sis Kralı su yolunu yontma taşlardan, çok güzel, sağlam biçimde yaptırmaya uğraşırmış.Bu yüzden işi gecikirmiş.Misis Kralı da kerpiçten yaparmış su yolunu. Bu yüzden Misis’lilerin su yolu çabuk ilerlemiş. Günler geçmiş, yollar ilerlemiş, sonunda aşağıdan Misis’lilerin su yolu görünmüş. Sis’lilerden bir haber yok. Misis’lilerin su yolunun kente yaklaşmakta olduğunu gören kızı almış bir üzüntü. Meğer içten içe yiğitliğini duyduğu Sis Kralı’nın oğlunu seviyormuş. Ona adamlar göndermiş ve; İyiye kötüye bakma. Elini çabuk tut demiş. Ama taş yol bu. Peynir değil ki doğrana, çamur değil ki sıvana. Sonunda Misis’lilerin yolu bitmiş. Su gelmiş kentin kapısına dayanmış. Dayanmış dayanmasına ama, kız buna dayanamamış. Kaldırmış kendisini kayalıklardan aşağıya atmış. Derler ki Anavarza o günden sonra bir daha şenlik nedir bilmemiş. Kentin evlerinden neşe dolu kahkahalar yükselmemiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder