Hakkımda

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
ADANA, kardeşliktir “bize gidelim”dir , “bizde yiyelim”dir , “bizde kalalım”dır… “Bende para var oğlum sen gel”dir.. Beraber dayak yiyip… …kahkahalarla seneler boyu hatırlamaktır..

14 Ekim 2016 Cuma

HEMİTE KALESİ


 HEMİTE KALESİ Osmaniye-Kadirli yolu üzerinde Ceyhan Nehri kıyısındadır.



Osmaniye-Kadirli yolu üzerinde Ceyhan Nehri kıyısındadır. Toprakkale ve Yılankale’nin görüş alanında bulunmaktadır. Yapıldığı dönem bilinmemekle birlikte Hitit kabartması bulunan kale Osmaniye Gökçedam (Hemite) Köyündedir. Osmaniye’ye 20 km mesafededir. Kadirli' ye ise 24  km uzaklıktadır.
İsmini Osmaniye-Kadirli yolunun 20 km.sindeki Hemite (Gökçedam) Köyü’nden alan kale, yüksekliği 70 m. olan Gökçedağ yükseltisinin üstünde yer almaktadır. Ceyhan nehri kenarında yer alan kale, verimli ovaya hakim bir noktada inşa edilmiştir. Toprakkale, Tumlu, Bahçe Köyü Kalesi, Kastabala ve Yılan Kalelerini görebilecek konuma sahiptir. Bu nedenle Hemite Kalesi; Amunus Geçidi ve Kozan’dan Kadirli’ye giden stratejik kuzey-güney yolu ile Gökçedağ’ın yanından kuzeydoğuya Babaoğlan, Kum, Andırın, Geben ve Göksun’u bağlayan yolu da kontrol edebilen özel bir konuma sahiptir. Hemite Kalesiyle ilgili, ilk bilimsel araştırma 1976 yılında   yapAAılmıştır. Kilikya tarihinde önemli bir yere sahip olan Hemite eski dönemlerde ‘Amuda’ olarak bilinmektedir.  1146–1148 yıllarında II. Toros tarafından idari merkez olarak kullanılmıştır. Kesin olmamakla birlikte kaleninM.Ö. 4500 yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Köyün 2 km güneyinde Mira kayası denilen yerde kütle halinde kaya üzerinde Hitit krallarından Asitavandos’un kabartma resmi bulunmaktadır.  Arkeolojik çalışmalarında Gökçedağ eteklerinde 3 ila 8 odalı mezarlara rastlanmıştır. Bu mezarların üstü kubbe şeklinde kapatılmış olup üzeri kireçle ve toprakla kapatılmıştır. Sümbüllü burun civarında Ermeniler dönemine ait bir saray kalıntısı bulunmakta olup zamanla tahrip edilmiştir. Hemite Kalesi Osmaniye – Kadirli yolu üzerinde ana yoldan 3 km mesafede olan Hemite Köyünün doğusunda Ceyhan nehrine yakın bir tepede kurulmuştur. Kalenin şu an birinci katı sağlamdır. Korunmayan diğer katları deprem gibi doğal afetler, definecilerin kaçak kazıları nedeni ile tahrip olmuştur. En büyük özelliği Kalenin taban kısmında üst katlara bir geçitle bağlandığı fakat zamanla kapandığı bilinmektedir.









8 Ekim 2016 Cumartesi

KADİRLİ FIKRALARI

                                         KADİRLİ – KOZAN
                      

                         FIKRALARI 


                        100 NUMARA

Bir Kadirlili ile bir Kozanlı birlikte İstanbula gitmişler. Epey dolaştıktan sonra, bir otele varıp kalmak isterler. Oteldeki resepsiyona varırlar. Kadirlili:
Bana 99 numarayı ver" demiş.
Kozanlı:
Ben Kadirliliden aşağıda yatmam, bana da 100 numarayı ver " demiş.


                                    KOZANLI İLE YILAN 

 Gene bir gün Kadirlililer bir deney yapmak için bir tane Kozanlı bulurlar. Deneyin amacı ise bir yılan bir Kozanlıyı kaç dakikada öldürür.

 Tutuyorlar yılanı ve Kozanlıyı bir çukura atıyorlar. Bir dakika geçmiyor. Yılan bağırıyormuş:

 KURTARIN BENİ, KURTARIN BENİ,KOZANLI BENİ SOKUYOOOOOR"
(Bu yılanın son sözleri olmuş.)


                     BU SEFERLİK BENİ DE EŞŞEK SAY 


  Kozandan gelen bir kervan, Kadirli tarafına giderken, geçit vermez bir dereye rastlar, geçmek ne mümkün. Bakarlar ,orda koyunlarını otlatan bir Kadirlili çoban var. Çağırırlar:

 “Bizi karşıya geçir, ne istersen verelim.” derler.
 Çoban derenin sığ yerlerini biliyor tabi ki, Çoban:
  “Kişi başı on lira, eşekbaşı beş lira alırım.” demiş.
 Önce kabul etmezler. Çoban:
 “ Siz bilirsiniz.”deyince; kabul etmek zorunda kalırlar. Parayı verip karşıya geçmeye başlamışlar.  Uyanık Kozanlının biri Kadirlili çobana yaklaşır ve kısık bir sesle derki:
“ Hemşerim al şu on lirayı; beş lirası eşek için, beş lirası da benim için.”
Kadirlili itiraz eder.
 “ Olmaz !.” der.
Kozanlı:
 “ Yaa bu seferlik, beni de ondan say, ne olur?” der.


                                  O DA GÂVUR MU

Bir gün Kadirlili Kozanlıya  deri peyniri satacakmış. Deri ile beraber tartmışlar, 5 kilo gelmiş. Kozanlı demiş ki:
     - "Bunun derisi ne olacak? Peyniri deriyle beraber tarttık"
Kadirlilide:
     - "Tamam, peyniri eve götür, deriyi de evde çıkar. Yarın getir deriyi tartalım. Toplam kilodan düşeriz" demiş. Kozanlı peyniri eve götürmüş, deriyi çıkarmış. Kurnaz adam ya; akşamdan deriyi suya basmış, ağır gelsin diye. Ertesi gün olmuş. Deriyi getirmiş. Tartmışlar 6 kilo gelmiş:
Kadirlili:
     - " Ulan dün peynirle beraber 5 kilo gelen deri, bugün 6 kilo nasıl
oluyor. Kozanlı,sen beni kandırıyon hellame" demiş. Kozanlı, üstüne üstlük, bir de Kadirliliden fazla para aldın diye, bir miktar da parayı geri almış. Bu Kadirliliye çok dokunmuş, ama ne yapsın? 
     Kadirlili, bir gün oğluyla gezerken, Çamlı kahvenin orda, yurtdışından gelen birkaç tane turist görmüşler. Oğlu hemen:
     - "Aaaa, baba bak gâvur " demiş. 
Babası da:
     - " O DA GÂVUR MU, SEN GİT BİR DE KOZANLIYI GÖR " demiş.


                  MUNDAR OLAN KARPUZLAR

Çukurköprüye karpuz satmak için giden bir kadirlili kaza yapar.olay tam kadirli-kozan sınırında köprü üzerinde gerçekleşmiş karpuzlar dağılıyor.oğlu kozan sınırını geçen karpuzları toplarken babası " ne yapıyon lan "demiş oğlu da "baba karpuzları topluyorum" 
babasıda" LAN BIRAK ONLAR KOZAN TARAFINA DÜŞTÜ MUNDAR OLDU" demiş.


                 SEN KOZANLISIN

 Bir gün Kadirlili çoban koyunlarını dağa otlatmaya götürüyor. Aradan 3-4 saat geçiyor. Bir adam, yanına yaklaşıyor. Çoban ile  muhabbete başlıyor. Hoş beş, nasılsın, falan,filan derken adam, çobana:
- “ Ben senin nereli olduğunu bilirim. Doğru bilirsem sen bana koyunlarından birini verirmisin?” diyor. Çoban da kabul ediyor:
- “ Söyle o zaman, ben nereliyim?” Adam:
- “Sen Kadirlilisın.” Diyor. Çoban:
- “ Nerden anladın?” Adam:
- “ Üzerindeki kıyafetten.” Diyor. Çoban:
- “ Doğru bildin, evet ben Kadirliliyim. Anlaşmamız gereği istedeğin koyunu al.” Diyor.  
      Adam gidiyor ve koyunların içinden, en büyüğünü, en irisini alıyor. Adam giderken çoban adamın arkasından sesleniyor.
- “ Heyy bir dakika.” Adam:
- “ Ne oldu? “ diye soruyor. Çoban:
- “ Ben de senin nereli olduğunu bilirsem, sen de o aldığını geri bırakırmısın? Adam:
- “ Bilemezsen 2 tane daha koyun alırım.” Diyor. Çoban da bu teklifi kabul ediyor. Çoban adama:
- “ Sen Kozanlısın” diyor. Adam şaşırıyor:
- “ Nasıl bildin Kozanlı olduğumu?” Deyince;
Çoban:
- “ O  kadar koyunun içinden, koyun diye seçip aldığınız; koyun değil; köpek de ondan” demiş.

               KURNAZ KADİRLİLİ
            Kadirli – Kozan geçimsizliği Padişahın kulağına kadar ulaşır. Bunların geçimsizlik nedeni nedir acaba?  Sebebini bir öğreneyim der. Emir verir ve otağını Kadirli – Kozan sınırına, Çukurköprü’ye kurdurur. Bir gün bekler hoş geldine gelen yok…  İki gün bekler, bir hafta bekler hoş geldine gelen yok…   Adamlarına emir verir.
-          “Önünüze ilk gelen Kadirli’li ve Kozanlıyı yakalayıp bana getirin!”
Padişahın adamları emir icabı ilk yakaladıkları Kadirlili ve Kozanlıyı  padişahın huzuruna çıkarırlar. Kadirlili    ve    Kozanlı  el  etek  öperler  ve  padişah kızgın bir sesle şöyle der:
-          “Söyle bakalım Kadirlili neden bana hoş  geldine gelmedin?”
Kadirlili  cevap  verir :
-          “Efendim, önce Kozanlı hoş geldin desin ondan sonra geleyim demiştim.”
Padişah Kozanlıya döner:
-          “Peki,  Kozanlı sen neden bana hoş geldiğe  gelmedin?”
Kozanlı da aynı cevabı verir:
-          “Efendim, önce Kadirlili hoş geldin desin ondan sonra geleyim demiştim.”
Padişah kızar, hiddetlenir, bağırarak Kadirlliye döner:
-                     “Demek öyle haa!...... Dile benden, ne dilersen Kadirlili. Sen ne istersen Kozanlıya iki katını  vereceğim!” Deyince;
Kadirlili düşünür, taşınır, ne istesem acaba diye… Para istesem iki katını Kozanlıya verecek. Mal istesem iki katını Kozanlıya verecek. Ölmeyi zaten kimse istemez. Biraz daha düşündükten sonra. Gözleri parıldayarak;
-          “Tamam buldum “der.
-          “Padişahım benim gözümün birini çıkartın”. Der.
Padişahın emriyle, Kadirlilinin  bir gözünü, Kozanlınında  iki  gözünü çıkarırlar.


                   NE İŞİN VAR ?

        Kadirlili ile Kozanlı arasındaki yılan hikayesi ile ilgili geçimsizlik , Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in Kulağına gelir. Bu geçimsizliğe bir son vermem lazım diyerek Kadirli ve Kozan sınırındaki Çukurköprüde bir toplantı yapar. Toplantıdan sonra temsili olarak bir torbaya yılan koyup köprüden aşağıya atacaktır. Böylece Dostluk ve Kardeşlik sağlanmış olacaktır. (Şu anki Çukurköprüdeki Sumbas Çayı üzerindeki köprüde “ Kardeşlik Köprüsü  ” yazmaktadır.
            Yılan torbaya konur ve Abdüllatif Şener’e verilir. Tam Köprünün ortasında iken torbayı eliyle kaldırıp kulağına doğru yaklaştırınca torbadan yılan şöyle der:
-          Ulan Gardaşım, bunların arasında senin ne işin var!
Abdüllatif Şener, bir an şaşırır ve bozuntuya vermeden torbanın ağzını açar ve yılanı tam köprünün orta yerinden Sumbas Çayına bırakır. Yılan suya düşünce kafasını kaldırarak, bir Kozanlılara, bir de  Kadirlililere  bakar ve Kadirli kıyısına doğru yüzerek Kadirli topraklarına ulaşır. Abdüllatif Şener, uzaktan seslenir:
-          Yılan kardeş neden Kadirli tarafına geçtin? Deyince;
-          Görmüyor musun?  Orada  Kozanlı var. Diyerek çalılıklara doğru gitmiş.


                             MUNDAR

Kadirli’li avcının birisi Sumbas Çayı  kıyısında avlanıyormuş. Bir
ördek uçmuş havalanmış. Bizim avcı çiftesini ateşlemiş ve ördeği vurmuş.
Fakat ördek Sumbas Çayının  karşı kıyısına Kozan sınırına düşmüş. Bizim
avcı:
-          Eyvahhhh mundar oldu ! demiş .




6 Ekim 2016 Perşembe

ADANA DENİLİNCE KEBAP KEBAP DENİLİNCE ADANA


Adana Kebap (Kıyma), Adana'ya özgü bir kebap çeşididir.Adana Kebabı'nı diğer kebaplardan ayıran en belirgin özellik kullanılan ettir. Et, doğal ortamda ve kendine has bir floraya sahip bölge yaylalarında yetiştirilmiş erkek koyunlardan elde edilmiş olmalıdır. 

Adana Kebabı, Adana'da yenir. Çünkü usulüne göre pişen gerçek Adana Kebabı, dillere destan eşsiz lezzetiyle ilk kez yiyenleri bile kendine müdavim eder. Bu lezzetin sırrı ise yöreye özgü taptaze malzemeler, dünden bugüne taşınan geleneksel yöntemler, pişirenin ustalığı ve kuşkusuz ki en önemlisi; Adana'da olmanın, kebabı yudumlarken Adana'yı solumanın verdiği keyiftir.



Adana Kebap Tarifi 

MALZEMELER 
1 Adet kuzu budu
bir miktar Ev kıyması ve makine kıyması
kuyruk yağı
kırmızı biber
kırmızı toz biber
tuz
Üzeri için:
pirzola
kanat
kaburga
domates 
biber

Kuzu etini sıyırıp butu açıyoruz. Eti temizliyoruz. Ev kıyması, makine kıyması ve kuyruk yağını zırhlıyoruz. Tuzunu ekleyip iyice yoğuruyoruz. Yoğururken malzemelerin birbirini tutması için su ekliyoruz. Kırmızı biberleri ikiye bölüp çekirdeklerini çıkartıyor ve ince ince kıyıyoruz. Suyunu sıkıp çıkardıktan sonra kıymaya ekliyoruz. Kırmızı toz biberi de ekleyip yoğruyoruz. Hazırladığımız malzemeyi incelterek ve elimize yapışmaması için su ile ıslatarak şişe diziyoruz. Şişte sadece elimizle tutacak kadar yer bırakıyoruz. 6-7 dakika kömür ateşinde her iki tarafı da nar gibi kızarana dek pişiriyoruz. Üzerini süslemek ve renkli bir sunum yaratmak için pirzola, kanat, kaburga, beyti sarma, domates ve biber ile birilkte servis ediyoruz.

Şimdi sizleri eşsiz lezzetin fotograflaıyla başbaşa bırakıyoruz










4 Ekim 2016 Salı

ÇUKUROVA VE ŞALGAM



Şalgam kökleri sebze olarak yenilen Turpgillerden bir bitkidir.
Şalgam, günümüzde hem insanlar hem de hayvanlar için üretilmektedir. İnsan yiyeceği olarak yetiştirilenleri yumuşak etli, hayvan yemi olanları ise sert etlidir. Bu bitki kullanılarak AdanaOsmaniye, Yöresine ait bir içecek (Şalgam suyu) de üretilir.
Şalgam, bazı çorba ve soslara katılır, yemeklerde garnitür olarak kullanılır. Bazı yörelerimizde suyu sevilerek içilir.

Şalgam suyu Adana'da sadece şalgam diye söylenmekte olup kebap yemekleri birlikteliğinde vazgeçilmez bir içecektir. Adana ve Osmaniye'de özellikle dört mevsim sokak satıcıları tarafından satılmaktadır. Adana'da, yöreye has içeceklerdendir.
Şalgam genellikle kebap çeşitleri ile birlikte tüketilir. Adana Kebap'ın yanında, Adanalılar tarafından yaygın olarak içilen bir içecektir.

Şalgam suyunun faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz.
  • Şalgam suyu karaciğer ve mesane sorunlarını giderecek çok zengin besinler içermektedir, günde bir bardak tüketilmesi bu tür sorunları ortadan kaldırabilir.
  • Şalgam suyunun içerdiği bileşenler bünyede bulunan toksinlerin kolayca dışarı atılmasını sağlar bu işlem de kanserle mücadele gücünü arttırır.
  • Düzenli olarak şalgam suyu tüketimi obezite sorununu giderir.
  • Şalgam suyunun anemi hastalığına iyi geldiği söylenmektedir.
  • Yüksek miktarda C vitamini içermesi solunum yolu hastalıklarına iyi gelir, bronşları açar,astım ataklarının şiddetini azaltır.
  • Şalgam suyu vücutta terle ile meydana gelen kötü kokuları giderebilir.
  • Şalgam suyu kalp sağlığını korur, kan pıhtılaşmasına engel olabiliri damar sağlığı için önemli bir besin kaynağıdır.
  • Felç ve inme hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
  • Şalgam suyunun içerdiği zengin maddeler böbrek taşının düşürlmesine katkı sağlayabilir.
  • Şalgam suyu sinir sitemi üzerinde de önemli etkileri vardır, sinir sistemini güçlendirir, stresle mücadelede bünyeye yardımcı olur.
  • Bol miktarda potasyum ve kalsiyum içeren şalgam suyu kemik sağlığını da korumaktadır.
  • Flavonoid açısından da zengin olan şalgam suyu, kılcal damarların sağlığını korur, kanamalara karşı güçlendirir.
  • Kolon kanseri ve kolon tümörlerine alternatif tevai olarak kullanılabilir.
  • Şalgam suyu çeşitli cilt sorunlarını giderebilir.
  • Akneler karşı şalgam suyu etkili olabilir.
  • Kış aylarında soğuk aldınlığından kaynaklanan grip, nezle gibi sorunların önlenmesine veya bunların tedavisinin edilmesine ciddi katkılar sağlayabilir.




1 Ekim 2016 Cumartesi

ANDIRIN DOKTORU

Tirşik. Bu yemek Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adana, özellikle de Andırın, Kadirli, Düziçi ve Osmaniye merkezde çok tüketilir. Bu yöredeki insanlar bu yemeği çok severler. Sonbahar kış mevsiminde hemen her evde bulunur. Yapımı zahmetli olduğundan yapıldığında çok yapılıp 1 hafta kadar yenir. Bu yemeğin sağlık açısından çok faydaları olduğu söylenmektedir, bu yüzden "Andırın Doktoru" olarak da adlandırılır. Tirşik pancarının zehirli olduğu bilinmektedir. Uzun süreli pişirmekle toksik etkisi yok edilebilir. TİRŞİK HAKKINDA DOĞRULAR Tirşik gerçekten mide ve barsak rahatsızlıklarına çok iyi gelen bir şifa kaynağıdır. Vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir, güç kuvvet verir. Hazmı kolaydır ve hazımsızlık çekenlere özellikle tavsiye edilir. Bu yüzden tirşiğin diğer adı Andırın Doktoru'dur. Ama ne varki eline kalemi alan, tirşik hakkında yeterli bilgi sahibi olmayanlar da bir şeyler yazmış, ve malesef bu tarifler resmi sitelerde dahi yer almışlardır. Eğer Tirşik o tariflere göre yapılacak olursa, ya zehirler, ya da ağız ve boğaz tahrişi yapar TİRŞİK HAKKINDA YANLIŞLAR Tirşik zehirli bir bitkidir. Gerekli şartlara uyulmadan yapılırsa sağlık sorunlarıyla karşılaşılabilir. Çiğ olarak kesinlikle yenmemelir. Ve bazı kaynaklarda soğan ve yağ ile kavrulup yenebileceği şeklinde tariflere de raslanılmıştır ama kesinlikle yanlıştır ve tarifi yapan asla tirşiği tanımamıştır, diğer pancar yaprağı türlerinden biri zannederek hayali bir tarif vermiştir. Bu nedenle internet üzerinden bir yemek tarifini araştırırken farklı kaynakları da inceleyiniz. İlk bulduğunuz tarifi uygulamayınız. Site ciddi görünse de yazarı eksik bilgi sahibi olabilir. Gıda konusunda çok dikkatli hareket edilmesi sizin ve sevdiklerinizin sağlığı için önemlidir.
Malzemeler Çorba için: 1 kilo Tirşik pancarı 1 Kase döğme 1 kase nohut 2 litre koyu ayran 3 litre sıcak su Mayalanması için: Yarım kilo un ve temiz bir tülbent Tirşik çorbasının Yapılışı Tirşik yaprakları bir kesme tahtası üzerinde marul demeti haline getirilmiş şekilde tutularak ince ince kıyılır. Eğer tirşik pancarının yapraklarının sapları taze ise onlar da kıyılarak diğerlerine ilave edilir, iyice yıkanır. Bütün malzemeleri alabilecek büyüklükte bir kazan seçilmelidir. Hatta kazan biraz büyükçe olursa kaynama sırasında ani kabarmalarda taşması önlenmiş olur. Kazan içerisine 1 kase nohut (az haşlanmış), 1 kase döğme (aşurelik buğday) ve 2 litre eşkimiş koyu ayran ve 3 litre kadar el dayanabilecek sıcaklıkta su ve üzerine kıyılmış tirşik yaprakları ilave edilir. Bütün malzemeler iyice karıştırılır. Bu karışımın üzerine temiz bir tülbent ya da ince bir bez dikkatlice serilir. Tülbentin üzeri her tarafı eşit olacak şekilde un serpilerek kapatılır. Yani tirşik çorbasının mayalanma evresine geçebilmesi için tülbent ya da ince bez ve un ile hava almaması için bir kapak oluşturulur. Kazanın kapağı kapatılır. Yoğurt mayalama işleminde yapılan uygulama gibi tirşik kazanının her tarafı tamamiyle battaniye gibi kalın bir örtüyle iyice sarılır. Bu halde hiç açmadan yaklaşık 15 saat kadar bekletilir. Ve kazanın kapağı açılarak tülbent ve üzerindeki hamurlaşmış un birlikte alınır, bu çorbaya un kesinlikle katılmaz. Eğer her şey yolunda gitmişse tirşik yaprakları sararmış gibi görünmelidir. Artık çorbamızı pişirebiliriz. Mayalanma süresi biten tirşik çorbasını orta ateşte 3 - 4 saat belki biraz daha fazla kaynatmalıyız. Arasıra dikkatli bir şekilde köpüğü alınıp atılmalıdır. Pişme süresi de sona erdikten sonra tuzu ilave edilir ve ocaktan indirilerek sıcak veya soğuk olarak servis yapılabilir. Yöremizde tirşik çorbası genellikle bulgur pilavı veya kısır ile beraber yenir. AFİYET OLSUN