Hakkımda

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
ADANA, kardeşliktir “bize gidelim”dir , “bizde yiyelim”dir , “bizde kalalım”dır… “Bende para var oğlum sen gel”dir.. Beraber dayak yiyip… …kahkahalarla seneler boyu hatırlamaktır..

9 Aralık 2016 Cuma

ADANA'NIN TACI SABANCI MERKEZ CAMİİ

SABANCI MERKEZ CAMİİ


Adana’nın Reşatbey semtinde yer alan Sabancı Merkez Camisi,1998 yılında hizmete girmiştir. Ana kubbesi 32 metre çaplıdır. Sabancı Merkez Camisinin proje mimarı Necip Dinçtir. Orta doğunun en büyük camisi olmasıyla birlikte 28.000 kişiliktir. 52.600m² alan üzerine kurulmasıyla birlikte kapalı alan olarak da 6.600 m²’ye sahiptir. Osmanlı mimarisi tarzına uygun düşünülmüş, görünüm olarak iç mekan ve plan anlamında Selimiye Camisini anımsatır.4 minaresi, 4 yarım kubbesi ve 5 kubbesi vardır. 4 halife,4 mezhebedir. Yani iman’ın 6 şartına ve İslam’ın 5 şartı olarak açıklanmaktadır. 32 metre çapında ki ana kubbe 32 farz, avluda ki 28 kubbe Kur’an da adı telaffuz edilen 28 peygambere ve ana kubbede ki 40 pencere ise Muhammed’in peygamber olduğu yaşı, 99 metrelik olan 6 minare de Allah’ın 99 ismini niteler.

Cami, Adanalılar tarafından büyük bir ilgi ile karşılanmış; Adanalı hayırseverlerin, Türkiye Diyanet Vakfı’nın ve devlet bütçesinin katkıları ile caminin %50’si bitirilebilmiştir. 1996 yılında mali desteğe ihtiyaç duyulduğunda hayırsever Sabancı ailesi ile temas kurulmuştur. Sabancı ailesi de “VAKSA” kanalıyla toplam bir trilyon yüz kırk milyar TL bağışta bulunarak caminin tamamlanmasına yardımcı olmuşlardır.  Önceleri cami “MERKEZ CAMİİ” olarak anılmakta iken, Sabancı ailesinin bağışından sonra “SABANCI MERKEZ CAMİİ” olarak isimlendirilmiştir.

Cami, Sabancı ailesinin verdiği büyük destek ile kısa sürede tamamlanarak, 18 Aralık 1998 günü yine devlet töreni ile Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Sakıp Sabancı tarafından törenle açılmıştır. Son cemaat ve çevre düzenlemesi dahil camiinin bütün işleri, 2000 yılı Aralık ayında tamamlanmış, eser, Osmanlı mabet mimarisinin özgün eserlerinden olan Sultan Ahmet ve Selimiye camilerinin sentezinden meydana gelmiştir.

Adana Denilince Sabancı Merkez Camii
Sabancı Merkez Camii denilince aklınıza adana geliyorsa:

BU FOTOGRAFLAR TAMDA SİZE GÖRE...


















             

2 Aralık 2016 Cuma

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KADİRLİ

KADİRLİ TARİHİ 



Kadirli`nin Türklük dönemindeki ismi: Kars olarak geçmektedir.

Kars`ın ortaçağda Ermenilerden kalma bir yer ismi olduğu akla gelebilirse de o döneme ait haçlı kroniklerinde (belgelerinde) Kars şehir ismi geçmemektedir. Kars ismiyle geçen belge şimdiki araştırma sonuçlarına göre 1469 tarihine kadar uzanabilmektedir. Memluklar ile Ceyhan nehri kıyısında savaş yapan Zülkadiroğlu Şehsuvar Bey, başarılı olamayınca Savrun kıyısındaki Kars`a çekilmiştir. KARS, Çukurova`dan Ermeni hakimiyetinin kalkmasından hemen sonra (1340-1375) Maraş yöresinde yerleşip yurt tutan Zülkadiroğullarının hakimiyetinde kurulan bir şehir ismi olarak ortaya çıkmıştır.

Kadirli`de Osmanlı Hakimiyeti`nin gerçekleştirildiği 16.yy`ın başlarında tutulan 1526 tarihli Tapu-Tahrir defterinde de Kadirli Sancağı`nın Kars-ı Maraş olarak geçmektedir. Yani Maraş`a bağlı veya Maraşlılar`ın Kars`ı anlamına da gelmektedir. Buna rağmen 1500 ve 1600`lü yıllarda tutulan Osmanlı Arşiv belgelerinde "Kars-ı Zülkadriyye" ismine rastlanmaz. Genelde 1690`lı yıllarda patlak veren Maraş yöresindeki aşiretlerin isyan ve Kaçgun olayları esnasında Kars-ı Zükadriyye ismine sık sık rastlanmaya başlanır. 

PAZAR YERİ veya  Kars Pazarı

Kadirli`nin ticari canlılığı bütün tarih boyunca varola gelmiştir. Bu husus 1572 tarihli Adana defterinde şöyle açıklanıyor.

"....ve isneyn pazarında Maraş toprağıdır dediğimiz Kars sancağıdır". Bu sözlerin anlamı açıktır: Kadirli`nin 1500`lü yıllarda bile canlı ve eski bir pazar yeri olduğunu göstermektedir. Kadirli(Kars) ve Pazar sözleri birbiri ile bütünleşmiştir. 1808 tarihli son Kadirli sipahi yoklama defterinde bile Kadirli Kasabası " Pazar yeri demekle maruf" sözleriyle açıklanıyor.

Kars-ı Zülkadriyye

Kadirli Kasabası 1865 yılında yeniden kurulurken Cevdet Paşa`nın elinde bulunan bilgiler ve tarih görüşleri çerçevesinde Kars-ı Zükadriyye ismiyle resmiyet kazanmıştır. Aynı zamanda iskan sonrası Kadirli`nin bir mahallesi Pazar ismini almıştır. Günümüzde de Pazar mahallesi varlığını korumaktadır.






KADİRLİ

Kadirli ismi, sayın Vayısoğlu`nun tespitlerine göre 7/11/1928 tarihinde kesinlik kazanmıştır. Kadirli isminin alınmasında o zaman Adana İl Genel Meclisinde sözü geçen Remzi Karamüftüoğlu`nun önemli rolü olmuştur. Remzi Bey, Kadirli isminin alınmasıyla hem Zülkadiroğulları`nın hatırlanmasını sağlamış ve hem de yörenin Türklük özelliklerinin tarihi-kültürel temellere dayanmasına da yardımcı olmuştur. Kadirli Tapu ve nüfus dairesinde bulunan (eski yazı) defterlerde hala Kars ismine rastlanmaktadır. Açıklamalara göre Kars`a gönderilen mektuplar ve diğer resmi evraklar çoğu kez karışmakta olup bazen Adana Kars`ı veya Doğu Anadolu`daki Kars yanlışlıkla tercih edilmektedir. Muhtelif sebeplerden dolayı Kars isminden vazgeçilmiş ama Zülkadiroğullarından gelen KADİRLİ ismi korunmuştur.



Kadirli - Kars Bağlantısı

Büyük ölçekli Erzurum ve Kars yöresi pafta haritalarındaki yer isimleri, köy, şehir ve dağların aldığı isimlere baktığımız zaman Kadirli yöresi ile bağlantıları hemen fark edebiliyoruz.....Hacıhalil Dağı....Güveloğlu köyü....Yağbasan....Söğütler....Çullu....Azaplı....Tozlu....Karakuş köy isimleri Kars yöresinde bulunmaktadır.

Kars`ta 1.Dünya Harbi esnasında büyük kahramanlıklar gösteren Cihangiroğlu İbrahim Ağa oldukça tanınan bir kişi idi. Şimdi Kadirli`de bulunan Cihangirli Ailesinin kökenlerinin, Çıldırlılar`ın Kars tarafına dayandığını söylemek mümkündür.





30 Kasım 2016 Çarşamba

YÖRESEL TATLILARIMIZ

ADANA KARSAMBAÇ



Karsambaç, rendelenmiş buz veya temiz karın üzerine tatlı bir şurup ekilerek hazırlanan bir tatlıdır. Türkiye'nin güney illerinde daha çok rastlanan bir tatlıdır. Yayla kültürü olan bölgelerde tüketilir. Yayla özelliğinden dolayı Mersin'in Çamlıyayla ilçesinde karsambaçcılık yoğun bir şekilde yapılmaktadır. yaz kış açık olan dükkanlar vardır. Mersin ve Adana yöresinde karsambaç denilince akla Çamlıyayla(Namrun)yaylası gelmektedir.





Malzemeler

1 kase temiz kar (temiz kar bulunmadığı zaman soğutucuda dondurulmuş sade dondurma kullanılabilir)

20 ml bal

Gül şurubu

Su


Yapılışı

Temiz Karı (veya dondurma) bir kasenin içine doldurun ve bir çorba kaşığı ile iyice karıştırın daha sonra bal ile suyu karıştırarak orta kıvamlı bir şerbet oluşturun ve bu şerbeti karın üzerine gezdirip kaşıkla iyice karın içine yedirin. İsteğe göre bal şerbeti yerine gül şurubuda kullanılabilir. Mersin yöresinde özellikle sıcak yaz aylarında sıkça tüketilen bu serinletici tatlı o bölgenin en çok tercih edilen tatlılarındandır. Hazır satanlar karı kalıp olarak aldıklarından kaselere aktarmak için özel bir alet ile rendelerler.


YÖRESEL TATLILARIMIZ

ADANA BİCİ BİCİ


Bici bici muhallebisi, yaz dönemlerinde yenilen, Adana iline özgü[1] bir tür tatlı. Halk arasında kısaca bici bici adıyla anılır. En bilinen şekliyle rendelenmiş buz, pişmiş nişastapudra şekeri ve şerbetten oluşur. Bici bici geçmişte neredeyse tamamen seyyar satıcılarda satılan bir ürün olmasına rağmen son yıllarda restoranlarda ve kafelerdede tatlı olarak sunulmaktadır. Bursa ve Adana'da sıkça tüketilen tatlı, son yıllarda Akdeniz Bölgesi'ndeki illerde de yaygınlaşmıştır. Bursa'da evlerde de yapılan tatlı, aynı zamanda seyyar satıcılarda satılmaktadır. Adana ve civarında ise lüks kafeteryalarda yer almaktadır.




Kullanılan malzemeler

Bir porsiyon Bici bici dört temel malzemeden oluşur:
  • Bici. Bici bici'nin katı kısmıdır. Su ve nişasta kaynatılarak kalın bir muhallebi karışımı elde edilir. Karışım bir tepsiye aktarılıp soğutulur. Bu tepsi seyyar arabada servise hazır olarak bulundurulur.
  • Rendelenmiş buz. Servis için arabadaki büyük buz kalıbından elde edilir.
  • Tat veren sıvılar. Bunlardan en bilinenleri seyreltilmiş kızılcık şerbetimeyan kökünden elde edilmiş bir boya ile hazırlanan şurup ve gül suyudur.
  • Şeker. Genelde pudra şekeri kullanılır, havanda dövülmüş toz şeker de kullanıldığı olur.


Hazırlama ve sunum

Normal boy bir kase içine küp küp doğranmış bir miktar bici konur. Özel hazneli bir kürekle kazınan buz, bicinin üzerine kaseden neredeyse taşan bir tepe oluşturacak şekilde eklenir. Buzun üzerinden şerbetler dökülür, en sonunda şeker serpilir. Şerbet ve şeker nedeniyle eriyen buz, dipteki bicilerin üzerine akar ve bicinin etraflarında inceltilmiş bir şerbet birikir.
Hazırlama şeklinde ufak farklılıklar mümkündür. Ustaların bazısı buzu ekledikten sonra kaşıkla bastırarak ortasını açar ve şekeri oraya doldurur. Şerbeti veya şekeri önceden eklemek ustanın kararıdır. Tabağı süslemek için üstüne bir nane yaprağı bırakılabilir, farklı renkli iki şerbet kullanılabilir veya tekrar beyaz buz eklenebilir




YÖRESEL TATLILARIMIZ

ADANA TAŞ KADAYIF 



Malzemeler
  • 1 tatlı kaşığı kuru maya
  • 1 su bardağı ılık su
  • 1 tatlı kaşığı toz şeker
  • 1 çay kaşığı tuz
  • 3 yemek kaşığı irmik
  • 1 su bardağı un
  • 1 su bardağı süt
  • 1 çay kaşığı karbonat
İç harcı için
  • 1 su bardağı ince çekilmiş ceviz
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 2 yemek kaşığı toz şeker
Şerbeti için
  • 2 su bardağı toz şeker
  • 1.5 su bardağı su
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu
Kızartmak için
  • 130 g Bizim Yağ
Üzeri için
  • Ceviz




Taş Kadayıf / Adana hazırlanışı
Hamur için maya, ılık su, şeker ve tuzu bir kasede karıştırın. Maya kabarıp köpürünceye kadar yaklaşık 10 dakika bekletin. İrmik, un, süt ve karbonatı ilave edip 2-3 dakika çırparak karıştırın. Kasenin üzerine bir kapak kapatın ve bir saat kadar mayalanması için bekletin. Yapışmaz yüzeyli bir tavayı orta ateşte ısıtın ve 30 g Bizim Yağ’ı eritin. Mayalanan hamurdan 2 yemek kaşığı dolusu alıp tavanın ortasına dökün ve tavayı hafifçe çevirerek hamuru küçük yuvarlak şekline getirin. Üzeri göz göz olup kabarmaya başladıktan sonra 1-2 dakika daha pişirip fazla kurutmadan ocaktan alın (sadece bir tarafı kızaracak). Tüm hamur bitene kadar aynı işlemi tekrarlayın. İç harcı için ceviz, tarçın ve şekeri bir kasede karıştırın. Şerbeti için toz şeker ve suyu bir tencereye alarak kaynatın. Limon suyunu ekleyip ocaktan alın ve soğumaya bırakın. Kızaran kadayıfın üst kısmına cevizli tarçınlı harçtan yerleştirin ve hamuru ikiye katlayın. Cevizli harç dışarı taşmayacak şekilde kenarlarını iyice bastırın. Taş kadayıfları yağlı kağıt serili fırın tepsisine yerleştirin. Kadayıfları erittiğiniz 100 g Bizim Yağda kızartın. Üzerine soğuyan şerbetten gezdirin. Ceviz ile süsleyerek servis yapın.



YÖRESEL TATLILARIMIZ

ADANA HALKA TATLISI 



MALZEMELER Hamuru İçin; 2 su bardağı irmik 
1,5 su bardağı un 1 çay bardağı yoğurt 1 çay bardağı süt 1 paket kabartma tozu 2 adet yumurta Şerbeti İçin; 3 su bardağı toz şeker 4su bardağı su Bir kaç damla limon suyu 
Üzeri İçin; Toz antep fıstığı Hamurları Kızartmak İçin; sıvı yağ 




HAZIRLANIŞI: Derin bir kabın içine irmik, un, yoğurt, süt, kabartma tozu ve yumurta kırıp yoğurun. Şerbet için toz şeker, su ve birkaç damla limon suyunu bir taşım kaynatıp soğumaya bırakın. Hamurunuzu kızdırdığınız yağın içine sıkma torbası yardımıyla halka şekli verin ve kızartın. Sıcak halka tatlısını soğuk şerbete batırıp servis tabağına alın. 



YÖRESEL TATLILARIMIZ

ADANA KARAKUŞ TATLISI 


Karakuş tatlısı

Karakuş Tatlısı Malzemeleri

Hamur İçin;
  • 4 su bardağı un
  • 1 paket nişasta
  • 1 yumurta
  • 1 su bardağı süt
  • Yarım su bardağı sıvıyağ
  • Yarım su bardağı su
  • 1 paket kabartma tozu
İç harcı İçin;
  • 750 gram ceviz içi
  • Tarçın
  • Kızartmak İçin:
  • Sıvıyağ
  • Şerbeti İçin:
  • 2.5 su bardağı su
  • 3 su bardağı şeker
  • 1-2 adet limon tuzu




Karakuş Tatlısı Nasıl Yapılır?

Hamur için tüm malzeme bir kaba alınıp özleşene kadar yoğurulur. Hamur 2 saat kadar dinlendirilir. Şerbet için su ve şeker 10-15 dakika kaynatılır. Limon tuzu eklenip karıştırılır ve soğuması için ocaktan alınır. Hamur 2 ya da 3 bezeye ayrılır. Bezeler nişasta ile açılabildiği kadar ince açılır. Yufka oklava yardımı ile yelpaze gibi 4-5 parmak genişliğinde yarısına kadar katlanır. Hamur katlarının üzerine 3 cm aralıkla ceviz tarçın karışımından konulur.
Kalan hamur yine yelpaze şeklinde katlanarak cevizlerin üzeri kapatılır. Cevizlerin arasında boşta kalan kısım parmakla sıkılarak birleştirilir ve kesilir. Diğer bezelere de aynı işlem yapılır. Tatlı hamurları bol kızgın yağda kızartılır. Sıcak tatlılar soğuk şerbete atılıp çıkartılırlar.

14 Ekim 2016 Cuma

HEMİTE KALESİ


 HEMİTE KALESİ Osmaniye-Kadirli yolu üzerinde Ceyhan Nehri kıyısındadır.



Osmaniye-Kadirli yolu üzerinde Ceyhan Nehri kıyısındadır. Toprakkale ve Yılankale’nin görüş alanında bulunmaktadır. Yapıldığı dönem bilinmemekle birlikte Hitit kabartması bulunan kale Osmaniye Gökçedam (Hemite) Köyündedir. Osmaniye’ye 20 km mesafededir. Kadirli' ye ise 24  km uzaklıktadır.
İsmini Osmaniye-Kadirli yolunun 20 km.sindeki Hemite (Gökçedam) Köyü’nden alan kale, yüksekliği 70 m. olan Gökçedağ yükseltisinin üstünde yer almaktadır. Ceyhan nehri kenarında yer alan kale, verimli ovaya hakim bir noktada inşa edilmiştir. Toprakkale, Tumlu, Bahçe Köyü Kalesi, Kastabala ve Yılan Kalelerini görebilecek konuma sahiptir. Bu nedenle Hemite Kalesi; Amunus Geçidi ve Kozan’dan Kadirli’ye giden stratejik kuzey-güney yolu ile Gökçedağ’ın yanından kuzeydoğuya Babaoğlan, Kum, Andırın, Geben ve Göksun’u bağlayan yolu da kontrol edebilen özel bir konuma sahiptir. Hemite Kalesiyle ilgili, ilk bilimsel araştırma 1976 yılında   yapAAılmıştır. Kilikya tarihinde önemli bir yere sahip olan Hemite eski dönemlerde ‘Amuda’ olarak bilinmektedir.  1146–1148 yıllarında II. Toros tarafından idari merkez olarak kullanılmıştır. Kesin olmamakla birlikte kaleninM.Ö. 4500 yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Köyün 2 km güneyinde Mira kayası denilen yerde kütle halinde kaya üzerinde Hitit krallarından Asitavandos’un kabartma resmi bulunmaktadır.  Arkeolojik çalışmalarında Gökçedağ eteklerinde 3 ila 8 odalı mezarlara rastlanmıştır. Bu mezarların üstü kubbe şeklinde kapatılmış olup üzeri kireçle ve toprakla kapatılmıştır. Sümbüllü burun civarında Ermeniler dönemine ait bir saray kalıntısı bulunmakta olup zamanla tahrip edilmiştir. Hemite Kalesi Osmaniye – Kadirli yolu üzerinde ana yoldan 3 km mesafede olan Hemite Köyünün doğusunda Ceyhan nehrine yakın bir tepede kurulmuştur. Kalenin şu an birinci katı sağlamdır. Korunmayan diğer katları deprem gibi doğal afetler, definecilerin kaçak kazıları nedeni ile tahrip olmuştur. En büyük özelliği Kalenin taban kısmında üst katlara bir geçitle bağlandığı fakat zamanla kapandığı bilinmektedir.









8 Ekim 2016 Cumartesi

KADİRLİ FIKRALARI

                                         KADİRLİ – KOZAN
                      

                         FIKRALARI 


                        100 NUMARA

Bir Kadirlili ile bir Kozanlı birlikte İstanbula gitmişler. Epey dolaştıktan sonra, bir otele varıp kalmak isterler. Oteldeki resepsiyona varırlar. Kadirlili:
Bana 99 numarayı ver" demiş.
Kozanlı:
Ben Kadirliliden aşağıda yatmam, bana da 100 numarayı ver " demiş.


                                    KOZANLI İLE YILAN 

 Gene bir gün Kadirlililer bir deney yapmak için bir tane Kozanlı bulurlar. Deneyin amacı ise bir yılan bir Kozanlıyı kaç dakikada öldürür.

 Tutuyorlar yılanı ve Kozanlıyı bir çukura atıyorlar. Bir dakika geçmiyor. Yılan bağırıyormuş:

 KURTARIN BENİ, KURTARIN BENİ,KOZANLI BENİ SOKUYOOOOOR"
(Bu yılanın son sözleri olmuş.)


                     BU SEFERLİK BENİ DE EŞŞEK SAY 


  Kozandan gelen bir kervan, Kadirli tarafına giderken, geçit vermez bir dereye rastlar, geçmek ne mümkün. Bakarlar ,orda koyunlarını otlatan bir Kadirlili çoban var. Çağırırlar:

 “Bizi karşıya geçir, ne istersen verelim.” derler.
 Çoban derenin sığ yerlerini biliyor tabi ki, Çoban:
  “Kişi başı on lira, eşekbaşı beş lira alırım.” demiş.
 Önce kabul etmezler. Çoban:
 “ Siz bilirsiniz.”deyince; kabul etmek zorunda kalırlar. Parayı verip karşıya geçmeye başlamışlar.  Uyanık Kozanlının biri Kadirlili çobana yaklaşır ve kısık bir sesle derki:
“ Hemşerim al şu on lirayı; beş lirası eşek için, beş lirası da benim için.”
Kadirlili itiraz eder.
 “ Olmaz !.” der.
Kozanlı:
 “ Yaa bu seferlik, beni de ondan say, ne olur?” der.


                                  O DA GÂVUR MU

Bir gün Kadirlili Kozanlıya  deri peyniri satacakmış. Deri ile beraber tartmışlar, 5 kilo gelmiş. Kozanlı demiş ki:
     - "Bunun derisi ne olacak? Peyniri deriyle beraber tarttık"
Kadirlilide:
     - "Tamam, peyniri eve götür, deriyi de evde çıkar. Yarın getir deriyi tartalım. Toplam kilodan düşeriz" demiş. Kozanlı peyniri eve götürmüş, deriyi çıkarmış. Kurnaz adam ya; akşamdan deriyi suya basmış, ağır gelsin diye. Ertesi gün olmuş. Deriyi getirmiş. Tartmışlar 6 kilo gelmiş:
Kadirlili:
     - " Ulan dün peynirle beraber 5 kilo gelen deri, bugün 6 kilo nasıl
oluyor. Kozanlı,sen beni kandırıyon hellame" demiş. Kozanlı, üstüne üstlük, bir de Kadirliliden fazla para aldın diye, bir miktar da parayı geri almış. Bu Kadirliliye çok dokunmuş, ama ne yapsın? 
     Kadirlili, bir gün oğluyla gezerken, Çamlı kahvenin orda, yurtdışından gelen birkaç tane turist görmüşler. Oğlu hemen:
     - "Aaaa, baba bak gâvur " demiş. 
Babası da:
     - " O DA GÂVUR MU, SEN GİT BİR DE KOZANLIYI GÖR " demiş.


                  MUNDAR OLAN KARPUZLAR

Çukurköprüye karpuz satmak için giden bir kadirlili kaza yapar.olay tam kadirli-kozan sınırında köprü üzerinde gerçekleşmiş karpuzlar dağılıyor.oğlu kozan sınırını geçen karpuzları toplarken babası " ne yapıyon lan "demiş oğlu da "baba karpuzları topluyorum" 
babasıda" LAN BIRAK ONLAR KOZAN TARAFINA DÜŞTÜ MUNDAR OLDU" demiş.


                 SEN KOZANLISIN

 Bir gün Kadirlili çoban koyunlarını dağa otlatmaya götürüyor. Aradan 3-4 saat geçiyor. Bir adam, yanına yaklaşıyor. Çoban ile  muhabbete başlıyor. Hoş beş, nasılsın, falan,filan derken adam, çobana:
- “ Ben senin nereli olduğunu bilirim. Doğru bilirsem sen bana koyunlarından birini verirmisin?” diyor. Çoban da kabul ediyor:
- “ Söyle o zaman, ben nereliyim?” Adam:
- “Sen Kadirlilisın.” Diyor. Çoban:
- “ Nerden anladın?” Adam:
- “ Üzerindeki kıyafetten.” Diyor. Çoban:
- “ Doğru bildin, evet ben Kadirliliyim. Anlaşmamız gereği istedeğin koyunu al.” Diyor.  
      Adam gidiyor ve koyunların içinden, en büyüğünü, en irisini alıyor. Adam giderken çoban adamın arkasından sesleniyor.
- “ Heyy bir dakika.” Adam:
- “ Ne oldu? “ diye soruyor. Çoban:
- “ Ben de senin nereli olduğunu bilirsem, sen de o aldığını geri bırakırmısın? Adam:
- “ Bilemezsen 2 tane daha koyun alırım.” Diyor. Çoban da bu teklifi kabul ediyor. Çoban adama:
- “ Sen Kozanlısın” diyor. Adam şaşırıyor:
- “ Nasıl bildin Kozanlı olduğumu?” Deyince;
Çoban:
- “ O  kadar koyunun içinden, koyun diye seçip aldığınız; koyun değil; köpek de ondan” demiş.

               KURNAZ KADİRLİLİ
            Kadirli – Kozan geçimsizliği Padişahın kulağına kadar ulaşır. Bunların geçimsizlik nedeni nedir acaba?  Sebebini bir öğreneyim der. Emir verir ve otağını Kadirli – Kozan sınırına, Çukurköprü’ye kurdurur. Bir gün bekler hoş geldine gelen yok…  İki gün bekler, bir hafta bekler hoş geldine gelen yok…   Adamlarına emir verir.
-          “Önünüze ilk gelen Kadirli’li ve Kozanlıyı yakalayıp bana getirin!”
Padişahın adamları emir icabı ilk yakaladıkları Kadirlili ve Kozanlıyı  padişahın huzuruna çıkarırlar. Kadirlili    ve    Kozanlı  el  etek  öperler  ve  padişah kızgın bir sesle şöyle der:
-          “Söyle bakalım Kadirlili neden bana hoş  geldine gelmedin?”
Kadirlili  cevap  verir :
-          “Efendim, önce Kozanlı hoş geldin desin ondan sonra geleyim demiştim.”
Padişah Kozanlıya döner:
-          “Peki,  Kozanlı sen neden bana hoş geldiğe  gelmedin?”
Kozanlı da aynı cevabı verir:
-          “Efendim, önce Kadirlili hoş geldin desin ondan sonra geleyim demiştim.”
Padişah kızar, hiddetlenir, bağırarak Kadirlliye döner:
-                     “Demek öyle haa!...... Dile benden, ne dilersen Kadirlili. Sen ne istersen Kozanlıya iki katını  vereceğim!” Deyince;
Kadirlili düşünür, taşınır, ne istesem acaba diye… Para istesem iki katını Kozanlıya verecek. Mal istesem iki katını Kozanlıya verecek. Ölmeyi zaten kimse istemez. Biraz daha düşündükten sonra. Gözleri parıldayarak;
-          “Tamam buldum “der.
-          “Padişahım benim gözümün birini çıkartın”. Der.
Padişahın emriyle, Kadirlilinin  bir gözünü, Kozanlınında  iki  gözünü çıkarırlar.


                   NE İŞİN VAR ?

        Kadirlili ile Kozanlı arasındaki yılan hikayesi ile ilgili geçimsizlik , Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in Kulağına gelir. Bu geçimsizliğe bir son vermem lazım diyerek Kadirli ve Kozan sınırındaki Çukurköprüde bir toplantı yapar. Toplantıdan sonra temsili olarak bir torbaya yılan koyup köprüden aşağıya atacaktır. Böylece Dostluk ve Kardeşlik sağlanmış olacaktır. (Şu anki Çukurköprüdeki Sumbas Çayı üzerindeki köprüde “ Kardeşlik Köprüsü  ” yazmaktadır.
            Yılan torbaya konur ve Abdüllatif Şener’e verilir. Tam Köprünün ortasında iken torbayı eliyle kaldırıp kulağına doğru yaklaştırınca torbadan yılan şöyle der:
-          Ulan Gardaşım, bunların arasında senin ne işin var!
Abdüllatif Şener, bir an şaşırır ve bozuntuya vermeden torbanın ağzını açar ve yılanı tam köprünün orta yerinden Sumbas Çayına bırakır. Yılan suya düşünce kafasını kaldırarak, bir Kozanlılara, bir de  Kadirlililere  bakar ve Kadirli kıyısına doğru yüzerek Kadirli topraklarına ulaşır. Abdüllatif Şener, uzaktan seslenir:
-          Yılan kardeş neden Kadirli tarafına geçtin? Deyince;
-          Görmüyor musun?  Orada  Kozanlı var. Diyerek çalılıklara doğru gitmiş.


                             MUNDAR

Kadirli’li avcının birisi Sumbas Çayı  kıyısında avlanıyormuş. Bir
ördek uçmuş havalanmış. Bizim avcı çiftesini ateşlemiş ve ördeği vurmuş.
Fakat ördek Sumbas Çayının  karşı kıyısına Kozan sınırına düşmüş. Bizim
avcı:
-          Eyvahhhh mundar oldu ! demiş .